Bir Kaç İlginç Hikaye
Güney Afrika’nın Cape Town şehrindeki bir hastahanede devamlı olarak gizemli ölümler oluyordu. Hemşireler haftalardır üst üste her cuma günü 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastaları ölü bulmaktaydılar. Bu sırlı ölümlere uzun süre açıklama getirilemedi.
Herkes meselenin çözülmesi için seferber oldu:Uzmanlar odanın havasını bakteriyolojik olarak kontrol ettiler. Güney Afrikanın önde gelen bilim adamları ölenlerin aileleriyle üç hafta boyunca görüşmeler yaptılar. Hatta işin içine polis de girdi ve akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirildi,ancak onların araştırmaları da sonuçsuz kaldı.
Ve tabii bu arada 311 numaralı odadaki hastalar sebepsiz ölmeye devam ediyordu. Son çare olarak hastaların kaldığı 311 numaralı yoğun bakım odası sürekli gözetim altına alındı ve sonunda odadaki ölümlerin nedeni ortaya çıktı.
Sonuç çok trajikomikti;cuma sabahı saat 6′da odaları temizleyen temizlikçi kadının
hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini çekerek , kendi elektrik süpürgesinin fişini taktığı ve işini bitirdikten sonra solunum cihazının fişini tekrar yerine takıp gittiği görüldü…
Göz Çukuru
Halinden yoksul olduğu anlaşılan bir adan,deniz kenarında oltayla balık tutuyordu.Tesadüfen oradan geçmekte olan ülkenin padişahı bu gariban adamla ilgilendi ve ona.
-”Oltana ben burada iken ilk takılan şey ne olursa sana onun ağırlığınca altın vereceğim,” dedi.
Biraz sonra oltaya takıla takıla ortası delik bir kemik takıldı.Hükümdar balıkçıya,
-”Ne yapalım,şansın bu kadar,oltana ağır bir şey takılmadı” diyerek alıp sarayına götürdü.
Saraya varınca adamlarına,balıkçıya elindeki kemiğin ağırlığınca altın vermelerini emretti.Kemiği terazinin kefesine koydular,öbür kefesine de altın koymaya başladılar.Beş,on ,yirmi,elli diyerek altınları koydular ama kemik yerinden oynamıyordu.Görünüşte dört beş altını zor tartar göründüğü halde,tahminlerin on milli üzerinde altın koydular kemik bana mısın demedi.Altını doldurmaya devam ettiler,terazinin kefesi doldu taştı ama kemik tarafı yerinden kımıldamıyordu.Bunda bir sır olduğunu anladılar.
Bir bilgeyi çağırıp bu sırrın ne olduğunu sordular.Bilge kemiği eline alıp şöyle bir baktıktan sonra şu açıklamada bulundu.
” Bu kemik açgözlü bir insanın göz çukurudur.Siz bunu tartmak için bütün hazineyi koysanız yine yerinden oynamaz.Çünkü doymaz.Ama bir avuç toprak bunu doyurur”
Nitekim bir avuç toprak alıp terazinin kefesine koydu ve kemik yukarı kalkıverdi.
Kadın Taşımak
İki keşiş yolda giderlerken, bir su birikintisinden karşıya geçmek için bekleyen genç bir kadını görürler.Keşişlerden biri,genç kadını kucakladı ve suyun öteki karşısına geçirdi. Öteki keşiş arkadaşının bu davranışını başka bir biçimde yorumladı ve bu nedenle hic de hoş karşılamadı.Yaklaşık bir kilometre sonra ise, kendini daha fazla tutamadı, arkadaşına bu davranışının yanlış olduğunu anlatmak istedi.
“Böyle bir şeyi nasıl yapabildin ? ” dedi.
“Biz keşişiz,bırak bir kadını kucaklayıp karşıya geçirmek,onlara bakmamız bile yasaktır. ”
Öteki keşiş,arkadaşına şöyle yanıt verdi.
“Ben o genç kadını bir kilometre geride bıraktım ” dedi.
“Sen ise onu hala taşıyorsun. ”
“Hindistan’ da yüksek bir dağın doruğuna yapılmış “BİN AYNALI TAPINAK” adlı görkemli bir tapınak vardı.
Günlerden bir gün bir köpek dağa tırmandı,tapınağın merdivenlerinden çıkarak “BİN AYNALI TAPINAK ” a girdi.
Tapınağın bin aynalı salonuna geçtiğinde bin tane köpek gördü.Korkarak tüylerini kabarttı,kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı,korkutucu hırıltılar çıkararak dişlerini gösterdi.Ve bin köpek de tüylerini diktiler,kuyruklarını bacaklarının arasına alıp korkunç sesler çıkartıp dişlerini gösterdiler,Köpek paniğe kapılarak tapınaktan kaçtı.
Ve o andan itibaren bütün dünyanın tehlikeli,korkunç köpeklerle dolu olduğuna inandı.Bir süre sonra bir başka köpek gelip dağa tırmandı.O da tapınağın merdivenlerinden çıkıp “BİN AYNALI TAPINAK ” a girdi.Tapınağın bin aynalı salonuna geldiğinde bin tane köpekle karşılaştı ve çok sevindi. Kuyruğunu salladı, neşeyle oradan oraya zıpladı ve köpekleri oynamaya çağırdı.
Bu köpek tapınaktan çıktığında dünyanın dost ve sevecen köpeklerle dolu olduğuna inanıyordu.