-->

ÇIRAĞAN VAK'ASI NEDİR?

Sözde Din Adamı, ilk Laiklik ve Türkçülük Savunucularından olan Ali Suavi, 39 yaşındayken İngiltere adına Sultan Abdülhamid'e darbe teşebbüsünde iken Yedi Sekiz Hasan Paşa'nın vurduğu bir sopa darbesi ile katledilmişti...

Osmanlı hafiyeleri derhal evine koşup eşini tutuklamak ve evdeki evraklara el koymak istediyse de, Ali Suavi'nin İngiliz eşi çoktan evdeki evrakları yakıp Marmara açıklarında bekleyen bir İngiliz gemisi ile kaçmıştı...


ÇIRAĞAN VAK'ASI

Sultan İkinci Abdülhamîd Hanı tahttan indirip, Sultan Beşinci Murad’ı tekrar tahta geçirmek için yapılan baskın. 

Sultan Abdülazîz Han zamanında yeni Osmanlılar cemiyetine giren Ali Suavi, uzun bir müddet yurt dışında kaldı. Sonra memlekete dönüp, Galatasaray Lisesi Müdürlüğüne tayin edildi. Mizac olarak meşhur olmaktan ve büyük mevkilere gelmekten çok hoşlanırdı. Her renge girerek çeşitli vazifeler almayı denemiş, fakat başarısızlığı sebebiyle her seferinde vazifesinden atılmıştı. Kendisi gibi, Sultan Abdülhamid Han zamanında yükselmekten ümidini kesenler, onun etrafında toplandılar. Düşünceleri; hastalığı sebebiyle tahttan indirilen Sultan Murâd’ı tekrar tahta geçirmekti. Filibeli muhacirlerden etrafına topladığı epeyce bir kalabalıkla 19 Mayıs 1878’de Çırağan Sarayına girmeyi başardı. Sultan Murad bu sarayda olduğu için onu dışarıya çıkarmaya çalıştı. Bu sırada Beşiktaş’ın inzibat işleriyle görevli komutanı Mirliva Hasan Paşa topladığı askerlerle derhal isyancıların üzerine yürüdü. Hasan Paşa, elindeki bastonu Ali Suâvî’nin başına vurarak onu öldürdü. İki taraf da silah kullanınca kan döküldü. 

Silah sesleri Yıldız Sarayından duyulunca Sultan Abdülhamîd Han, Çırağan Sarayına asker sevk etti ve Sultan Murâd’ın kılına dokunulmamasını emretti. Ali Suâvî’nin adamlarından yirmi bir kişi ölüp, on yedi kişi yaralandı. Olay iki saat içerisinde bastırıldı. 

Ali Suâvî’nin yalısında bulunan defter ve vesîkalar İngiliz olan hanımı tarafından yakıldığından, cemiyetine, hükûmet adamlarından kimlerin üye olduğu anlaşılamadı. Ancak saldırı sırasında sağ ele geçenler dîvân-ı harbe verilerek muhtelif cezalara çarptırıldılar. 

Basit gibi görünen bu küçük ihtilâl teşebbüsü, haklı olarak Sultan Abdülhamîd’i sıkı emniyet tedbirleri almaya sevk etti. Düşman orduları, sarayından birkaç kilometre mesâfede karargâh kurmuş, mümkün olabildiği derecede ülkesini ve menfaatlerini koruyabilmek ve Ayastefanos Antlaşmasını bozabilmek için diplomatik yolla bütün bir Avrupa’yla mücâdele eden Sultan’ı, bir gazetecinin, tahtından indirip yerine rahatsız olan ağabeyini getirmek istemesi, Abdülhamîd Hanı fevkalâde şaşırttı. Sultan alelâde bir gazetecinin böylesine bir işe cür’et etmesine inanamamıştı. Bu hareketin yurt dışında önemli bir teşkilâtın emri veya muvâfakatiyle yapıldığı tahmin edilmektedir. 

Ali Süavî’nin başarısızlıkla sona eren bu isyânından kısa bir süre sonra, ikinci bir Çırağan hâdisesi daha meydana geldi. Kleanti Skalyeri-Aziz Bey komitesi tarafından, 1878 Temmuzunda Sultan Murad, ikinci defâ Çırağan Sarayından kaçırılmak istendi. Bu komite, Sultan Beşinci Murad’ın hal’inden kısa bir süre sonra kurulmuştu. Komitenin birinci reîsi olan Kleanti Skalyeri, İstanbul’da Prodos mason locasının üstâdı âzamı idi. Üyelerinin büyük bir kısmı Sultan Murad taraftarlarından olup, diğerleri de memur sınıfından idi. İçlerinde yüksek devlet adamı yoktu. Kleanti, velîahdlığı zamânından beri Beşinci Murad’ın dostu idi ve saltanatını temin için bütün gayretiyle çalışıyordu. Komitenin ikinci üyesi Sultan Murad’ın annesinin câriyelerinden Nakşibend Kalfa idi. Masonların itimadını kazanan İbrâhim Edhem Paşanın sadrazamlıktan azl edilmesinden sonra, bu komite kurulmuştu. Nakşibend Kalfa, devlet ileri gelenlerinden bazılarını komiteye katmak için çalıştı, fakat başarılı olamadı.

Kleanti, Sultan Murad’la Çırağan Sarayında görüştü. Beşinci Murad’ın, durumundan şikayet ederek milletin
kendisini bulunduğu durumdan kurtaracağı günü beklediğini söylemesi üzerine, komite harekete geçti. İstanbul’un çeşitli semtlerinde duvarlara Sultan Murad lehine beyannameler yapıştırıldı. Bir ara bu komite, Sultan İkinci Abdülhamîd’i öldürmek için harekete geçti, fakat gerçekleştiremedi. Şubat 1878’de hazırlanan plâna göre su yollarından Çırağan Sarayına girilerek Sultan Murad, önce komite üyelerinden Aziz Beyin evine getirilecek, oradan da halk ile biat merasiminin yapıldığı yerlerden birine gidilerek, ilgili ulema ve devlet erkanı da davet edilerek Sultan Murad tahta geçirilecekti.

Komite bu plânını gerçekleştirmek için müsâid bir zaman beklerken, Birinci Çırağan Vak’ası meydana geldi. Başarısızlıkla netîcelenen bu vak’a komiteyi yıldıracağı yerde daha da gayrete getirdi. Sultan Murad’ı kaçırmak çârelerini araştırmak için Aziz Beyin evinde çalışmaları hızlandırdılar. Bu sırada, Hacı Hüsnü Bey adında bir âzâ komiteyi ifşâ etti. Komite üyeleri kaçırma hâdisesini hazırladıkları bir toplantı esnâsında iken Aziz Beyin evi zaptiyeler tarafından basıldı. Kleanti, Nakşibend Kalfa ve Ali Şefkati yurt dışına kaçtılar. Kleanti, kaçarken bütün önemli evrakı berâberinde götürdü. Diğer üyeler yakalanarak serasker kapısında müteşekkil dîvân-ı harbe verildiler. Dîvân-ı harbin verdiği karâra göre Kleanti, Aziz Bey, Nakşibend Kalfa ve tabib Âgâh Efendi îdâma mahkum edildiler. Fakat Padişâh tarafından af olunarak cezâları on beş sene kalebentliğe çevrildi. Diğer âzâlar, komite ile irtibâtları ve faaliyetlerine göre sürgün ve hapis cezâlarına çarptırıldılar.

Birinci ve İkinci Çırağan vak’alarında ortak noktalar mevcuttu. İki olay da Sultan Murad’ı tahta geçirmek için düzenlenmiş, ikisi de ulema, ordu ve devlet erkanının iştiraki olmadan tertip edilmiştir. Ali Süâvî olayında rol sahibi olan üç kişi aynı zamanda Kleanti komitesinin üyesidir. Ayrıca Ali Süavî ve Kleanti masondurlar. Ayrı ayrı görünen bu iki Çırağan hadisesinin yurt dışında önemli bir teşkilatın emri veya muvafakati ile yapıldığı tahmin edilmektedir.
Facebook

0 comments