-->

Etçil bitkiler'in bilinmeyen dünyası



Etçil bitkiler'in bilinmeyen dünyası

Elleri olmadan böcek yakalayan, ağızları olmadan balık yiyen etçil bitkiler mükemmel tuzakları sayesinde 'karınlarını doyuruyor'. Besin bakımından fakir topraklarda yaşayan bu türler, özel 'av' teknikleriyle yaşamlarını sürdürüyor. İşte o bitkilerin bilinmeyen dünyası...



Etçil bitkiler'in bilinmeyen dünyası... 

Mühendisler, sinekkapan bitkisinin (Dionaea muscipula) saniyenin onda birinde kapanan yapraklarından esinlenerek hızla şekil değiştiren mikrolensler yaptı. Massachusetts Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, bu yeni teknoloji sayesinde ışık ve sıcaklığa göre değişen trafik işaretleri, renk değiştiren boyalar yapmak mümkün olabilecek. Sinekkapan, çanak benzeri yaprakları olan etçil bir bitki. Salgıladığı nektarın cazibesine kapılan hayvanlar yapraklarının içine giriyor. Yapraklar, yüzeylerindeki tüylere dokunulması sonucunda hızla kapanıyor. Öyle ki, saniyede 200 kere kanat çırpan, mükemmel manevra kabiliyetleri olan sinekler bile kapana kısılıyor. İyi ama sinekkapan bitkisinin kasları yok. Öyleyse, yaprakları nasıl bu kadar hızlı kapanabiliyor?




Bu soru, uzun yıllardan beri bilim insanlarının kafasını meşgul ediyordu. Harvard Üniversitesi'nden Prof. Lakshminarayanan Mahadevan ve meslektaşları, yaprakların sırrını kısmen de olsa çözdü. Araştırmacıların elde ettiği verilere göre, yaprağın iç kısmındaki tüylerin uyarılmasıyla dış yüzeyindeki hücrelere su pompalanıyor. Dış yüzeydeki hücreler uzuyor ama iç yüzey değişmiyor. Bu, yaprağın içe doğru bükülmesi için basınç oluşturuyor. Yaprak, yapısından dolayı aniden içe bükülüp kapanıyor. Sonuçta böcek arada hapis kalıyor.



Bundan başka çok sayıda etçil bitki var. Genellikle besin maddeleri açısından fakir topraklarda yaşayan bu türlerin çoğu böcek gibi küçük hayvanlarla besleniyor. Nepenthes de içi sindirim sıvısıyla dolu, sürahiyi andıran tuzaklara sahip etçil bir bitki. Kaygan yüzeyinden düşen böcekler bu sıvıda boğuluyor. Şunu da belirtelim, tavanda baş aşağı yürüyen, duvara tırmanan bu hayvanların yüzeylere tutunmalarını sağlayan özel 'ayakkabıları' var.



Böceklerin ayakları bilim insanlarının ilgi odağı. Söz gelimi kısa bir süre önce Max Planck Enstitüsü, Stanislav Gorb ve ekibinin 'güçlü bir bant' yaptığını açıkladı. Böceklerin ayaklarında bulunan uçları mantar şeklindeki tüyleri örnek alan, yıkanabilen ve defalarca kullanılabilen bir bant. Ünlü karınca uzmanı Prof. Bert Hölldobler ve meslektaşları, karıncaların kaygan bitki yüzeylerinde nasıl yürüyebildiklerini anlayabilmek için örücü karıncalarla (Oecophylla) deneyler yaptı. Bir örücü karınca, kendi ağırlığının 100 katı ağırlığında bir metal parçasını taşıyarak cam tabaktan baş aşağı sarkabiliyor! Ama Nepenthes'in kaygan yüzeyi örücü karıncanın bile ayaklarını kaydırıyor.




Nepenthes adlı bitkinin, içi sindirim sıvısıyla dolu tuzakları var; yüzeyde kayan böcekler, bu sıvıya düşüyor. Araştırmacılar, bu maddenin yüzde 90'dan fazla sulandırıldığında bile kısa sürede sineklerin vücudunu tamamen kapladığını ve hareket edemez hale getirdiğini belirledi.
Stanislav Gorb birkaç yıl önce de Nepenthes'in sürahilerinin iç yüzey yapısının inceliklerini ortaya koyan bir çalışmaya katıldı. The Journal of Experimental Biology'de yayımlanan bu araştırmaya göre, sürahinin kaygan iç yüzeyi iki ayrı tabakadan oluşan mumsu bir maddeyle kaplı. Üst tabaka, böceğin ayaklarına bulaşıp tutunma özelliklerini azaltan mikroskopik parçacıklardan oluşuyor. Bunun altında ise delikli yapısından dolayı böceğin ayaklarının temas ettiği alanı azaltan bir tabaka bulunuyor.
Borneo yağmur ormanında yaşayan bir Nepenthes türünü inceleyen araştırmacılar da sürahilerin içindeki ağdalı sıvının sağanak yağmurda da bu özelliğini koruduğunu keşfetti. Montpellier Üniversitesi ve Marseille Üniversitesi araştırmacılarının çalışmaları, Kasım 2007'de PLoS One'da yayımlandı. Deneylerde sıvının yüzde 90'dan fazla sulandırıldığında bile, kısa sürede sineklerin vücudunu tamamen kapladığı ve hareket edemez hale getirdiği gözlemlenmişti. Bu özel sıvının tam olarak ne içerdiği ise belirlenemedi.



Güneşgülü de (Drosera) etçil bir bitki. Yapraklarında, uçları güneşteki çiğ taneleri gibi parlayan dokunaçlar var. Bunlardan nektar, yapışkan madde ve sindirim enzimleri salgılanıyor. Sinekler, kelebekler, tayyareböcekleri bitkiye yapışıp kalıyor. Güneşgülünün dokunaçları hemen her yöne kıvrılabilir ama onlar doğru yöne kıvrılıyor. Yavaş yavaş böceğe doğru hareket ediyor ve çevresini sarıyorlar. Kaliforniya Üniversitesi'nden botanikçi Dr. Barry Rice, bilim insanlarının bunun nasıl gerçekleştiğini merak ettiğini söylüyor.




Rice'a göre en tuhaf etçil bitki Genlisea. Bir süre önce bu türün tekhücreli hayvanlarla (protozoa) beslendiği anlaşıldı. Bonn Üniversitesi profesörlerinden Wilhelm Barthlott'un vardığı sonuçlara göre, Genlisea bir gün içinde bu canlılardan belki de binlercesini tüketiyor. Afrika ve Güney Amerika'da yaşayan küçük yapraklı bu bitkinin helezoni tüpler biçiminde 'kökleri' var. Yapılan deneylerde, protozoaların tüplerdeki yarıklara doğru mıknatıs etkisi altındaymış gibi çekildikleri gözlemlendi. Bulgulara göre, bitkinin salgıladığı bir kimyasal madde onları cezbediyor



Balık 'yiyen' etçil bitki bile var. Hiçbir yere bağlanmadan suda yüzen keseotu (Utricularia) supireleri, minik balıklar gibi küçük su canlılarıyla besleniyor. Saplarında çok sayıda minik kesecik var. Bunlar, normalde büzüşmüş durumda ve içlerinde çok az su var. Küçük bir canlı keseciklerinden birinin kapısındaki tüy benzeri uzantılara dokunursa, kapı müthiş bir hızla açılıyor ve içeri dolan suyla birlikte o da içeri giriyor. Kapı kapanıyor, içeride kalıyor. Dr. Rice kesenin içindeki suyun özel salgıbezleriyle dışarı pompalandığını, böylece kesenin tekrar hazır hale geldiğini belirtiyor. Sızmayı önleyici sümüksü bir madde ve kapı eşiği de kapının sıkıca kapanmasını sağlıyor. 


Facebook

0 comments