-->

İçgüdü nedir? Nasıl çalışır? Sonuçta ne olur?

insan, bir donanımlar ve yazılımlar bütünüdür.

Doğuştan gelen donanımların ve yazılımların nasıl var olduğunu veya evrim sürecinde ilkel beynin mi kendine organlar yarattığını, yoksa organların mı kendilerine bir beyin yarattığını veya muhtemel diyalektik süreci düşünmeyi bir kenara bırakıp baktığımızda, gördüğümüz şudur;

İNSANIN TEMEL HÂLİ 

1) İnsan bedeni; 
- Hayatta olmak(organların çalışması ve tüm hücrelere enerji ulaştırılması)
- Hayatta kalmak(beslenme yapabilmek, besin aramak ve güvenlik sağlamak için uzuvların varlığı) 
- Üreme (dölleme veya döllenme için gerekli organların varlığı)
amaçlarına hizmet edebilecek şekilde tasarlanmış, gelişebilen bir donanımdır.

2) Bu donanım, 5 çeşit duyu organı ve sinir ağları ile donatılmıştır.

3) Hayatta olmak yani iç organların çalıştırılması, "beyin sapı" tarafından bilinçsizce yönetilen bir süreçtir. 

4) İnsanın "ilkel alt beyni"; hayatta kalmak, gelişmek ve üremek amaçlarını gerçekleştirmek için programlanmıştır. 

alt beyin, duyu organlarından ve sinir ağlarından gelen bilgileri değerlendirir ve sinir ağları vasıtası ile tüm uzuvlara emirler gönderir(Korteks geliştikçe bu emirlerin birçoğunu iptal eder veya iptal etmeye çalışır.)

5) Alt beyne gelen bilgilerin değerlendirilmesi demek, bu bilginin; yaşama, gelişme ve üreme amaçlarına hizmet etmesi için planlanan beslenme, uyuma, güvenlik ve cinsellik gibi algoritmalarla ölçülmesi demektir.

6) Ölçüm süreci karmaşık da olsa, aynı koşullarda aslında bir başka sonuç çıkabilecek olsaydı da; hızlı ve kesindir.

7) Çıkan sonuç emir haline gelir ve emir gerçekleştirilene kadar kolay kolay yeniden değerlendirme yapılmaz. İçgüdüsel davranışı mesele haline getiren bir yönü de bu durumdur. Ölçü kaçabilir, "vur deyince öldürebilir"

Bilgininin değerlendirilmesi ve bir emir oluşması sürecine içgüdü diyelim.

8) İçgüdünün emirleri somuttur. Dokun, tat, kokla, dinle, seyret... Em, yala, ısır, çiğne, yut, tükür... yaklaş, dokun, okşa, sarıl, sürtün... vur, kopar, çek, kovala... donakal, it, uzaklaş, kaç... yat, dinlen, uyu... vs. 

9) Alt programlardan çıkan içgüdü emirlerinin üst seviyedeki programda kaybolup gitmemesi için veya önem sırasına konması için “acı - haz - doyum” döngüleri çalıştırılır. 

Bilgi gönderilen içgüdü programı, eksikliği tespit eder ve bir acı duygusu ile adeta emir verir, döngü başlatır. Yandım allah diyen ilkel beyin, en yüksek acı verenin "emrinden" başlayarak organizmayı ilgili nesne veya duruma ulaştırmak için yönlendirir. 

Kavuşulan nesne veya durum ile zaman geçirilir ve haz yaşanır. Yeterli süre geçirildikten sonra ilkel beyinde emri gerçekleştirmiş olmanın doyumsal hazzı yaşanır.



Kavuşmak için acı çeker, kavuştumu haz duyar ve sonra doyuma ulaşırız.

Örnekler:

— İlkel beyin güzel bir yiyecek gördü mü, eğer birazcık aç ise hemen yemek ister. Mülkiyet bilmez. Sağlıklı beslenme bilmez. Bu konuda doyumu bir kaç saat sürer. Çeşitlilik ister.

— İlkel erkek beyni güzel bir kadın gördü mü, hemen döllemek ister. Mülkiyet bilmez. Nüfus planlama bilmez. Bu konuda doyum/isteksizlik bazen dakikalar sürer, bazen bir kaç saat. Çeşitlilik ister. Süreli bağlılık geliştirebilir.

— İlkel kadın beyni güçlü ve güvenilir bir erkek gördü mü, diğerleriyle kıyaslar ve sonra döllenmek ister. Mülkiyet bilmez. Nüfus planlama bilmez. Doyum/isteksizlik bazen bir kaç gün sürebilir!!! Çeşitlilik isteği üreme kaynaklı değil, güvenlik için yedekte tutma kaynaklıdır. Süreli bağlılık geliştirebilir.

SONRA NE OLUR?

10) Ana amaç için içgüdüleri uygulayıp ihtiyaçlarını karşılayan organizma, ana amaç olan yaşama ve gelişme (ve bazen üreme) sürecine devam eder. 

11) Organizma(beden+beyin) geliştikçe çevre ile etkileşimi başlar ve potansiyelleri dolmaya başlar. Organizma içgüdülerini gerçekleştirmede ustalaşır.

12) Zihin geliştikçe yeni alanlar(korteks vb) devreye girer ve gerçek öğrenme süreci başlar.
Facebook

0 comments