Müzigin Doguşu,Müzigin Tarihçesi,Müzik Hakkında Bilinmeyenler
Müzik, kelime anlamı itibari ile duygu ve düşünceleri tek sesli ya da çok sesli olarak anlatmaktır. Kısacası bu yapıtların okunması ve çalınması da denilebilir. Müzik çok eski bir tarihe dayanmaktadır. Bu tarih ilkçağa kadar uzanmaktadır ve ilk veriler bu çağda edinilmiştir. Müzik çok kapsamlı bir içeriğe sahip olmaktadır. Derecelendirme, notalama, biçimleme, fonlama gibi çeşitli birimleri olmaktadır. Bu birimleri araştıran ve müziğin dünya coğrafyasına yayılma sürecini araştıran bilim dalına da müzik bilim denilmektedir.
Müzik biliminin elindeki ilk veriler kabartmalar, gravürler ve resimler olmaktadır. İlk tek sesli müziğin ise ilahiler ve kasideler olduğu kanısına varılmıştır. Çok sesli müziğin ise, yeni edinilen bilgiler ile birlikte tek bir ulusa bağlı olmadığı anlaşılmıştır. Ancak Fransa’da ve İskandinav ülkelerde folklorun ve dinsel içerikli, din dışı çok sesli müziğin temelleri atıldığı bilinmektedir. Buradan da müzikli dramın ortaya çıktığı görülmüştür. Bu sürecin gelişimi içerisinde çalgıların da çok sesli müzik ile bir arada kullanıldığı kanısına varılmıştır.
Bu süre zarfı sonucunda ortaçağda kutsal dramlar doğmuştur. 17. Yüzyıldan sonra ise, orkestra müziğinin ortaya çıktığını ve kişilik kazandığı görülmektedir. Farklı anlatımlar ve değişik müzik biçimlerinin de ortaya çıkışı gözlemlenmiştir. Müziğin yazıya dökülmesini düşünen ilk kişi ise Boethius olmaktadır. Bu da sesleri harflendirmeye kadar gitmiştir. O zamanlar yazıya dökülen sesler günümüzde de kullanılmaktadır. La gamı adı verilen harflendirme ise şöyle olmaktadır.
A (la), B (si), C (do), D (re), E (mi), F (fa), G (sol)
Fakat bu harfler sadece notaları anımsatmaya yaramışlardır ve yapıtın bütününün kusursuz okunmasına katkı sağlayamamıştır. Bunun sonucunda ise neuma denilen işaretler ortaya çıkmıştır. Ancak bu işaretlendirmelerde yetersiz olmuştur. Çünkü neuma işaretleri sadece ezgilerin hatırlanmasına yarıyordu. Bu durumda, ezgiyi hiç bilmeyen birisinin o ezgiyi çalması için bir şey ifade etmemektedir. Bu yetersizliğin sonucunda ise çizgiler beşe kadar çıkartılmıştır ve günümüzde ki porte ortaya çıkmıştır. Bu çizgilerin ve aralıkların notaya isim vermesi sonucunda ise sesler tam anlamı ile okunabiliyordu. Portenin ortaya çıkması sonucunda ise notalara başka bir harflendirme yapmayı gereği ortaya çıkmış ve günümüzde kullanılan harfler oluşturulmuştur.
Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken ABD bu gelişimi geriden izlemiştir. Ancak zamanı geldiği zaman bu gelişime ABD, jazz müziği ile katkıda bulundu. Jazz müziği her tarza uygulayan ABD, müziğe farklı bir bakış açısı da getirmiştir.