-->

MUM TARİHÇESİ


İnsanoğlu ateşi önce bir yıldırımın yere düşmesiyle daha sonra da bir yanardağın patlaması sırasında keşfediyor. Taş devrindeyse iki çakmak taşının birbirine çarpması sonucunda ortaya çıkan kıvılcımla, o güne kadar korktuğu ateşi ellerinin arasına almayı başarıyor. Ateşin keşfinden sonra çevresini aydınlatma çabasıyla ilk mumu icat ediyor. Her ne kadar ilk mumlar meşale şeklinde de olsa, zamanla küçülerek bugünkü şekillerini alıyorlar. Mumlar 1900'lü yılların başına kadar binlerce yıldan beri ışık kaynağı olarak kullanılıyorlardı. Ancak, son yüzyılda teknolojide ortaya çıkan yeniliklerle onlarda yerlerini çeşitli lambalara, ledlere ve lazerlere bırakıyorlar. Geçmişte mumların kullanılış amacı sadece aydınlatmak değildi. Çeşitli boyutlardaki mumlar tarih boyunca dini törenlerde ve çeşitli ayinlerde de kullanılıyordu. Bu günse "muma çevirmek", "mum gibi erimek","mum dibine ışık vermez" gibi birçok atasözünün yanında, yaş günü pastalarında, çeşitli törenlerde ve dekorasyonda hala onları kullanmaya devam ediyoruz.

Mumun tarihçesine bakacak olursak, bu ışık kaynakları ilk olarak günümüzden yaklaşık 3000 yıl öncesinde Eski MısırUygarlığı'nda kullanılmaya başlıyor. Daha sonraysa Roma döneminde bugünkü şekillerine benzer hale geliyorlar. İlk dönemlerde koyun ve sığırdan elde edilen iç yağlardan yapılan mumlar, zamanla biçim değiştirerek günümüze kadar gelebilmeyi başarıyorlar. Sadece iç yağdan yapılan bu ilk mumlar, çok kısa sürede ömürlerini tüketiyorlar ve oldukça kötü kokuyorlardı. Şekilleriyse bugünkünden çok farklıydı. Bu mumlar bir çeşit yanıcı yığın şeklindeydi. Roma dönemindeyse mumlar bizim bugün de kullandığımız ortasında bir fitil bulunan, silindirik ve uzun şekilli hale getiriliyor. Bu mumlarda fitil olarak da keten, kenevir ve pamuk lifleri kullanılıyordu. En eski Çin ve Japon mumları, pirinç kağıtlardan hazırlanan rulolara dökülerek yapılıyordu. Bu mumlarda ham madde olarak yine eritilmiş iç yağ ve çeşitli tohumlar kullanılıyordu. Ortadaki fitilse pirinç saplarından yapılan kağıtların kıvrılmasıyla elde ediliyordu. Hindistan'da hayvanları öldürmek günah olduğu için, mumlar tarçın ağacının kaynatılmasıyla elde edilen yağdan yapılıyordu. Kuzey ülkelerindeyse, kaz ördek gibi kuşlar avlanarak kurutuluyor, daha sonra boğazlarından bir çubuk sokularak mum olarak kullanılıyordu. Kuzey Amerika'da yaşayan Kızılderililer de mumları ayı ve geyik yağından yapıyorlardı.

Ortaçağ, mumların gelişiminde önemli bir rol oynuyor. Çünkü bu döneme kadar sadece iç yağlardan üretilen mumlar, artık yerlerini yavaş yavaş balmumundan üretilen mumlara bırakıyorlar. Bu dönemde arıcılığın gelişmesi ve arıcılık yapan kişilerin sayısının artması sonucunda ortaya büyük miktarda balmumu çıkıyor. Ancak, ortaya çıkan balmumu hiçbir zaman iç yağ üretimi kadar kolay ve ucuz olmuyor. Yine bu dönemde sadece balmumundan mumlar üretildiği gibi, balmumu ve iç yağ karıştırılarak, karışık mumlar da yapılıyor. Sa- dece balmumundan yapılan mumlar, iç yağdan elde edilen mumlara göre hem daha uzun süre yanma, hem de hoş kokulu olmalarına karşın ötekilere göre çok pahalıya mal oldukları için hiç bir zaman iç yağ mumlarının yerini alamıyorlar. 
Mum;binlerce yıldır kullanılmaktadır.1900’lü yılların başlarına kadar,aydınlatma aracı olarak kullanmanın dışında,dinsel ayinlerde de yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı.Eski zamanlarda , sığır ve koyunlardan çıkartılan donyağından yapılıyordu.Bu tip mumun yanma özelliği oldukça kötüydü.Günümüzdeki mumlara benzeyen mumlar,ilk kez Romalılar tarafından kullanılmıştır.Romalılar donyağını sıvı hale getirerek,kalıplara döküyor, keten yada pamuk ipliğini fitil olarak kullanıyorlardı.Romalılar bu mumları dini ayinlerde kullandıkları gibi evlerinde ve yolculuklarında da aydınlatma aracı olarak kullanıyorlardı. 

Ortaçağ boyunca mumların dini ayinlerde kullanılması daha yaygın hale geldi.Ortaçağda balmumu mum yapımında kullanılmaya başlandı. Balmumundan yapılan mumlar Romalıların donyağından yaptıkları mumlara benzer şekilde yapılmaktaydı. Balmumu ,donyağından sonra mum yapımında etkileyici bir gelişmedir ama sınırlı miktarlarda olması , pahalı olmasına neden olmuş ve bu nedenle sadece ruhban sınıfı ve üst tabakaya hitap etmiştir. 

İlk Amerikan Kolonileri meyve kabuklarından parafin yapmayı keşfettiler. Ürettikleri parafin ile mum yaptıklarında ise mumların daha iyi yandıklarını ve hoş bir koku yaydıklarını fark ettiler. En büyük dezavantajı , meyve parafininin imalatı yorucu ve uzun emek gerektiren işlemlerdi.
 

18. Yüzyılda balina endüstrisi doğmuştu ve sonuç olarak balina yağı bol miktarda bulunabilmekteydi. Balinadan çıkartılan yağ , don yağının, balmumunun ve meyve parafininin yerini aldı. Balina yağından elde edilen parafin ile yapılan mumlar,sıcak yaz aylarında şekillerini koruyabilmesine karşılık, en büyük dezavantajı kötü bir koku yaymasıydı. 

19. Yüzyıl mum ve mum yapımı ile ilgili bir dönüm noktasıdır. İlk patentli mum yapım makineleri ortaya çıktı. Bu buluş ile mumlar her eve ve tüm zümreye ulaştı. Aynı zamanda kimyager Micheal Eugene Chevreul don yağı ve hayvan yağlarının çeşitli yağ asitlerinden oluştuğunu keşfetti ve Stearik Asit’i buldu. Stearik Asit’in bulunuşu ile mumların kalitesi artmaya başladı.Ayrıca 19.yüzyılda fitiller , örgülü bir şekilde imal edilerek mumların yanma özellikleri de iyileştirildi. 


19. Yüzyılın yarısında günümüzde kullanılan parafin İngiltere’de kullanılmaya başlandı.Böylece parafin ticareti ortaya çıktı. Tüm bu buluşlar ile parafin Stearik Asit ile karıştırılarak ucuz , kaliteli ve kokusuz mumlar üretilmeye başlandı.
 
Facebook

0 comments